" Işık ülkesinin kalbi"

 Kaş ( antphellos) – Kalkan – Patara – Gömbe – Meis (Castellorizo-Megisti)

   Kaş, Türkiye’nin Batı Akdeniz bölgesinin engüzel kıyı ilçelerinden biridir. Antalya’dan Fethiye’ye kadar uzanan ve antik dönemde “Likya” olarak adlandırılan Teke Yarımadası’nın güneydeki uç noktasında yer alır. Tam karşısındaki Meis Adası aracılığıyla Yunanistan ile komşudur.

Likya bölgesi, dorukları 3000 metre yüksekliği bulan Toros Dağları ile çevrilidir. Kıyı şeridi; Türk Rivierası ya da Turkuaz Sahil olarak bilinen girintili çıkıntılı bir hat üzerindeki turkuaz koylardan ve tarihsel önem taşıyan limanları barındıran antik Likya kentlerinden oluşur.
Akdeniz bölgesinin iklim özelliklerini taşıyan Kaş ve çevresinde, yazlar sıcak ve kurak geçerken kışlar epey ılımandır. Kış aylarında kısa ama sağanak yağmurların hemen ardından bahar güneşi, ortalığı ısıtıverir.

Sahil şeridi makilerle kaplıdır, ama yükseklere çıkıldıkça çam ormanları görülür. 1000 m’nin üstünde ise, Türkiye’nin en güzel sedir ve ardıç ormanlarının yarattığı büyüleyici bir manzarayla karşılaşırsınız. Bu doğa örtüsüne endemik bitkiler, yaban çiçekleri ve otlardan oluşan florayı da eklemeliyiz.

Kaş’a, Antalya Havaalanı’ndan (yaklaşık 180km) yada Dalaman Havaalanı’ndan (140 km) otobüs, dolmuş veya özel araç transferi ile ulaşabilirsiniz. İstanbul, Ankara ve İzmir’den de Kaş’a otobüs seferleri düzenlenmektedir.

Kaş ( antphellos) /  Likya

Tarihi Doku

    Likya, tarihi MÖ 3000 yıl öncesine dayanan en eski Akdeniz uygarlıklarından biridir. Elmalı ve çevresindeki kazılarda bulunan eserler, kalkolitik ve bronz çağında Teke Yarımadası’nda yerleşim bulunduğunu göstermektedir.

MÖ 2200 yılında Anadolu’ya göç eden kavimlerden Luwilerin Ege ve Akdeniz kıyılarına yerleştirdiklerini, zaman içinde Antalya-Fethiye arasındakalan ve günümüzde Teke Yarımadası dediğimiz bölgede, önce Lukka, sonra da Likya adıyla bilinen bir uygarlık kurduklarını biliyoruz. Antik Mısır kayıtlarına göre, Lukka adı, Hititçe “ışık” anlamına gelen Luk kökünden türemiş. Lukkaların Hititlerle ve Troya Savaşı’ndada Troyalılarla müttefik olduklarından bahsediliyor.

Kaş yakınlarında Uluburun’da bulunan Mısır gemi enkazındaki buluntulardan; Likya’nın Akdeniz ülkeleri ile yoğun ticari ilişkileri olan, gelişmiş bir uygarlık olduğunu anlıyoruz.Ulu burun Batığı olarak adlandırılan 3350 yıllık bu gemi, içinde bulunanlarla birlikte Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Batığın bir kopyası dünyada ve Türkiye’de birçok yerde sergilendi. Bir diğer kopya da, keşfedildiği noktada yani Kaş açıklarındaki Uluburun’da sualtı arkeo-park olarak dalış meraklılarını bekliyor.

MÖ 6. yy’da bütün Anadolu, Persler tarafından işgal edildiğinde, Likyalıların yenilgiyi kabullenmediğini anlatır tarihçiler. Persler, o zamanki Likya başkenti Xanthos’a saldırınca, Likyalı erkekler teslim olmak yerine kentlerini ateşeverir, kendi ailelerini öldürür, sonra da kanlarının son damlasına kadar savaşırlar. Ama Likya sanatı, Pers egemenliği boyunca da varlığını sürdürür. MÖ 4. yy’da Büyük İskender Anadolu’ya girdiğinde Likyalılar çok fazla direnç göstermez, böylelikle Pers yönetimi sona erer. Büyük İskender’in ölümünün ardından Seleukoslar ile Ptolemaioslar arasında gidip gelen ülke, Apameia Anlaşması’na kadar Suriye egemenliğinde kalır; anlaşmadan sonra da Rodos ve Roma egemenliğine geçer.

    MÖ 2. yy’da Likya’daki kentler bir araya gelerek bir ilki gerçekleştirir, Likya Birliği adıyla bilinen birfederasyon kurarlar. Likya Birliği ekonomik ve kültürel alanlarda çok büyük atılım gösterir. MÖ 1. yy’daki Mithridates İsyanı’ndan sonra Roma, otoritesini arttırır; korsanlar bölge için ciddi bir problem olmaya başlayınca da Likya’yı bu beladan kurtarır. Ancak daha sonra Roma İmparatoru Brutus, başkent Xanthos’u yağmaladığında Likyalılar, yüzyıllar önce Perslere yaptıkları gibi, kentlerini ateşe verir. Sonraları Augustus, Traianus ve Hadrianus tarafından yeniden inşa edilen kent, canlanma dönemi yaşar.

MS 141 yılında Likya bölgesi çok büyük bir depremle yerle bir olmuşken zenginlerin desteği ve Roma İmparatorluğu’nun yardımları sayesinde yeniden inşa edilir. Yaklaşık 100 yıl sonraki ikinci depremde aynı yardımı göstermeyen Roma’nın bölge üzerindeki etkisi gitgide azalır. “Karanlık Dönem” diye adlandırılan Roma sonrası döneme ilişkin elimizde ne yazık ki yeterli bilgi bulunmuyor.

1071’deki Selçukluların Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunu yenmesi ve Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasıyla beraber yörükler bu bölgeye yerleşir ve 13. yy’da bölge tamamen Türkleşir.

Yörükler yazın yaylalarda, sonbaharda güzlüklerde, kışın kışlıklarda; hayvancılıkla uğraşarak, büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşayan konar-göçer Türklerdir. 18. yy sonrasında, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde sistemli bir iskâna tabi tutuldukları halde, göçebe kültürü yaşamlarında hâlâ önemli bir yer tutar. Gerek ekonomik koşullar, gerek doğa ve iklim şartları nedeniyle, yaylaya göç olgusu bu günde yerli halkarasında sürüyor; yerlihalk yazın Gömbe gibi yaylalara göç ederler.

Likya bölgesinde, hayvancılık ve tarımın yanı sıra balıkçılık ve sünger avcılığı da tarih boyunca önemli bir geçim kaynağı olagelmiştir. Likya lahit mezarlarının kapaklarının, ters dönmüş sandaldan esinlendiği söylenir. Denizin sunduğu nimetler, Türkler için de büyük önem taşır.

Kaş, son yıllarda kültür turizminin önemli ayaklarından biri olduğu için çok hızlı bir şekilde gelişti. Beldeninen önemli geçim kaynağı turizm olduğu için, buna bağlı olarak inşaat sektörü de hızlı bir atılım gerçekleştirdi. Çevre köylerde tarımın neredeyse tamamen yok olması nedeniyle Kaş ciddi göç alırken; büyük şehirden kaçıp bir Akdeniz kasabasında yaşamak isteyen yerli ve yabancılar da Kaş’a yerleşmeye devam ediyor. Bugün Kaş kahvelerinde, yerlilerle yabancıları bir arada, gülerek sohbet ederken görmek mümkün. Akdeniz’in sıcağı, en uzak ülkelerden gelen insanları da kendi potasında eritir.

Kaş’ta Gezinti

   Kaş’a Antalya yolu üzerinden gelirken yukarıdan görünen manzara insanı büyüler: Çukurbağ Yarımadası, Limanağzı Koyu, tam karşıda Meis, İnceburun ve Uluburun yarımadaları… İlçeye girişi sağlayan anayol Merkez Cami’ye kadar uzanır; sağlı sollu dükkanlar eşliğinde iki ayrılır ve yat limanını iki koldan kucaklar.
Balıkçı tekneleri ve yatlar küçük limanda nazlı nazlı salınırken;CumhuriyetMeydanı,etrafındakidükkanlar,bar ve restoranlarla Kaş’ın nabzının attığı yer olarak devamlı hareket halindedir. Meydan bir anlamda eski şehrin kalbi, Kaş’ın küçük caddelerine ve şirin ara sokaklarına akışın sağlandığı merkezdir. Bu küçük caddelerin en ünlüsü, en güzeli Uzunçarşı Caddesi’dir. Uzunçarşı, bugün dükkan olarak işletilen eski evleri, begonvillerle sarmalanmış kahverengi ahşap balkonları ve kedileriyle sizi kendine aşık eder. Cadde boyunca sağlı sollu bağlanan sokaklardaki eskievler,bahçeli restoranlar ve bunların arasına serpilmiş çiçekler, bambaşka bir dünyanın kapılarını açar.

Uzunçarşı Caddesi’nin bitiminde, Kaş’ın simgesi olan Aslanlı Lahit (MÖ 4. yy), caddenin güzelliğine güzellik katar. Mezarın ardından hemen sağa dönünce, Kaş’ın en nezih restoranlarının bulunduğu sokağa çıkarsınız. Bu yoldan sağa devam ederseniz, yine Cumhuriyet Meydanı’na ulaşırsınız.
Meydanın öteki ucundaki Merkez Cami’den yukarıya, batı yönündeki Çukurbağ Yarımadası’na devame derseniz sol tarafta Helenistik Mabedi, yolun iki tarafında çiçeklerle süslü pansiyonları, kayalık kıyı şeridini ve hastaneyi görebilirsiniz. Hastaneye gelmeden önce, sağda, yokuşun sonunda göreceğiniz Kilise Cami, muhteşem konumuyla kente tepeden bakar. Hastaneyi geçince sağ yamaçta zeytin ağaçları arasındaki antik tiyatroda güneşin batışını izlemek apayrı bir zevktir. Bu tiyatro, 26 oturma sırasına sahiptir ve sahne binası yoktur. Günümüzde hâlâ kültürel amaçlarla, şenlik ve festivallerde kullanılan tiyatronun yukarısındaki Antiphellos Nekropolü’nün çevresinde, mezar kalıntılarıyla karşılaşabilirsiniz.

Yarımadada gezmeye devam ederseniz, keçi sürülerini, arı kovanlarını ve çeşit çeşit yaban çiçeklerini görebilirsiniz. Kayalık sahil şeridi boyunca otel ve pansiyonların yer aldığı yarımadada, turizm sezonunda dolmuşlar yarım saatte bir ring servisi yapmaktadır.
Cumhuriyet Meydanı’nın güneydoğu köşesinden Hükümet Caddesi’ne doğru çıktığınız zaman sağlı sollu dükkan, bar ve restoranlar eşliğinde Küçük Çakıl’a ulaşırsınız. Küçük Çakıl, plajların ve genellikle otel ve pansiyonlarının bulunduğu koydur. Yolun devamı, daha geniş bir koy olan Büyük Çakıl’a gider.

Konaklama

   Kaş, kitle turizminin birparçası olmadığı için, bölgede “herşey dahil“ sistemiyle çalışan büyük otel ve tatilköyleri yerine pansiyon ve butik oteller yaygındır. İlçenin turizmle tanışması ev pansiyonculuğu ile gerçekleştiği için, bu günkü işletmelerin temelinde, bu misafirperver amatör ruhun profesyonel hizmet anlayışıyla harmanlanması yatar.

Kaş’ta her tarza ve hertür tatil anlayışına hitap edecek geniş bir yelpaze bulmak mümkün. Tüm altyapı gerekliliklerini sağlayan kampinglerden şirinpansiyonlara; restoran, bar, havuz gibi imkanları olan küçük ve büyük otellerden apart ve villalara kadar, farklı konaklama seçenekleri özellikle turizm sezonu boyunca ziyaretçilerin hizmetindedir.

Otel ve pansiyonlar,çoğunlukla şehir içinde ve Küçük Çakıl Plajı’nın yakınlarında yer alıyor. Şehirden uzak bir yer arayanlar ise Çukurbağ Yarımadası’ndaki apart ve otelleri tercih edebilir. Sahil şeridi kayalık olduğu için, denize girmekiçin, otellerin kayaların üzerine oturttukları platform ve iskeleleri kullanabilirsiniz.

Kaş’taki bazı oteller, Avrupa’nın seçkin oteller listesinde yer alır.

Yeme İçme ve Gece Hayatı

   Genellikle Akdeniz mutfağının hakimiyeti görülse de her bütçeye uygun, çeşitli bölge ve ülkelerin damak zevklerini sunan restoranları ile Kaş’ın uluslararası mutfakların buluşma noktası olduğunu söyleyebiliriz. Balık, et, meze, salata, tatlı çeşitleri neredeyse tüm restoranların mönüsünde yer alırken Türk, Fransız, İtalyan, Çin, Alman, Tayve Hint mutfaklarının leziz yemekleri geniş bir seçenek yelpazesi sunar.

Restoranlar daha çok Cumhuriyet Meydanı çevresinde ve meydana bağlanan ara sokaklarda bulunur. Bu ara sokaklarda yer alan ve Akdeniz’e özgü bir biçimde limon, portakal ve zeytin ağaçlarıyla süslenmiş bahçeli restoranlarda, yemek zevki tam bir şölene dönüşür.

Bu restoran seçeneklerinin dışında kafeler, çay bahçeleri ve plajlarda da yiyecek servisi yapılmaktadır; bazı işletmeler turizm sezonunda ziyaretçilere 24 saat hizmet verir.
Gece hoşça vakit geçirebileceğiniz barlar da çoğunlukla yat limanına bakan kıyı şeridinde ve meydanda yoğunlaşmış durumdadır. Ara sokaklarda ve bahçeli mekanlarda da değişik zevklere hitap eden bar ve kafeler bulunması. Kaş’ta gece hayatı, bazı barlarda canlı performanslarla renklenir.Türkmüziğinin yanısıra pop, rock ve caz eşliğinde başlayan Akdeniz akşamları, sessizlik arayanlara herhangi bir rahatsızlık vermeksizin gecenin geç saatlerine kadar sürer. Bu arada neredeyse tüm dükkanlar açık olduğu için alışveriş de yapabilirsiniz.

Alışveriş

   Her türlü temel ihtiyacı karşılamaya yönelik büyük süpermarketlerin yanı sıra çok sayıda küçük dükkanı barındıran Kaş’ta alışveriş yapmak gerçek bir eğlencedir. Birseramikatölyesindeözgünürünlerinarasındabirsanat turu yapmak, antika eserler satan bir gümüşçüde tarihin içinde yolculuğa çıkmak çok kolaydır.

Eski yerleşim bölgesi tam bir alış veriş merkezi gibidir. Bunlardan en meşhuru da 1800’lerden kalma eski Rum evlerinden oluşan Uzunçarşı Caddesi’dir. Yine Cumhuriyet Meydanı’na açılan her sokak, ziyaretçilerin ihtiyaçlarına ve zevkine hitap eden kaliteli ürünler sunan dükkanlarla doludur.

Hediyelik eşyadan eski ve yeni gümüş takılara, yöresel ve bölgesel dokuma örneklerini sunan kilim ve halılardan antika eserlere, cam, seramik ve porselen işlerden bakır gibi el sanatları objelerine kadar farklı ürünlerin bulunduğu dükkanlarda değişik bütçelere uygun ürünler bulabilirsiniz.

Kaş’ta cuma günleri kurulan pazar ise, alışveriş yapmasanız bile görmeniz gereken yerlerden biri. Köylülerin kendi tarlalarından, bahçelerinden getirdiği taze sebze ve mevyenin dışında bölgeye özgü bal, pekmez, zeytinyağı ve bitkisel çaylar (kekik, adaçayı, çalba vs) Akdeniz’in zengin doğasını bir kez daha gözler önüne serer. Cuma pazarı, bu tat ve kokuların, pazar alanındaki antik lahit mezar eşliğinde, tekrar tekrar doğduğu yöresel bir panayır alanıdır.

Plajlar

   Kaş çevresinde coğrafi yapı kayalık olduğu için, deniz oldukça berrak ve temizdir. Kaş’ın denizinin cildi güzelleştirdiğine yönelik söylentileri siz de duymuş olabilirsiniz. Kaş tutkunları, turkuazdan başlayıp laciverte dönen denize bakmanın, o denizde yüzmenin verdiği keyfi çok iyi bilir. Belki de bu yüzden Kaş’a tatile gelip sonra burada kalmaya karar veren insanların sayısı bu kadar fazladır.

Türkiye’nin en sıcak bölgelerinden olan Kaş’ta su sıcaklığı, ocak – nisan dışında genelde 20 derecenin üstündeseyreder. Ancak kaynaksularının denize karıştığı Küçük Çakıl gibi birkaç bölgede, deniz suyu sıcaklığı daha düşüktür.

İlçe merkezindeki Küçük Çakıl’da bulunan iki plaj – restoran, her tür hizmeti sağlamaktadır. Yat limanının hem doğusu hem batısında yer alan otellerin, kayalıklar üzerinde denize girmenizi kolaylaştırmak amacıyla kurduğu iskele ve platformlar bulunur. Dolmuşla ya da yürüyerek ulaşabileceğiniz, merkezden yaklaşık 1 km uzaklıktaki Büyük Çakıl plajındaki kafe ve restoranlarda da yine her türlü hizmet veriliyor.

Kaş’ın en güzel plajlarından Limanağzı’na, dolmuş kayıklarla 15 dakikada ulaşmak mümkün.Karadan arabayla ulaşımın olmadığı, üç ayrı koyda plajlara sahip olan Limanağzı, doğal güzellikleriyle gerçek bir cennettir.
Kaş’ın batısında Kalkan’a giden yol üzerindeki Bucak Denizi, her iki kıyısında denize girilebilen doğal bir liman görünümündedir. Çukurbağ Yarımadası tarafına düşen İnceboğaz Plajı, sığ sularıyla ilgi çekicidir.

Kalkan yolu tarafına düşen Akçagerme Plajı ve diğer kampingler ise kampingcilere konaklama olanağı sunar. İlçe merkezine 3 km mesafede bulunan Akçagerme Plajı, bünyesindeki su kayağı ile, özellikle çocuklu aileler için uygundur.

Bölgeye Türk Rivierası adını kazandıran büyüleyici turkuaz denizin sembolü ise şüphesiz Kaputaş plajıdır. Kaş’ın 20km batısında olan ve eşsiz bir renk cümbüşünün dalgalandığı Kaputaş Plajı, yukarıdan denizi seyretmenin keyfini sunarken, yüzlerce basamaklık merdivenden inen ziyaretçilerine deberrak sularda yüzme zevkini sunarak bu çabanın hakkını verir.

Kalkanyolu üzerindeki Seyret Çakılı,güzel ve şirinbir plajdır.

KAPAT